Ana içeriğe atla

Kim Demiş Yalanlar Sevilmez


"Yaşam bin bir güzellikle dolu ve sen daha yolun başındasın. Upuzun, çok güzel ve hatta bizimkinden de güzel bir hayat yaşayacaksın.. İyi ki doğdun!"

İşte ilk ve en büyük yalanlardan biri. Yeni doğan bir bebeğin etrafındaki herkesin dile getirdiği, dile getirmese bile gözleriyle ifade ettiği cümleler. Oysa daha en başta en vahşi gerçekler çarpılsa yüzümüze, kim isterdi ki hayata gelmeyi?.


"Hayat acımasız, soğuk ve zalim, haksız ve hain bazı insanlara.."


"Büyüyüp okuyacak, üniversitelere gideceksin.."


"Aslında işler hiç bildiğin gibi değil çocuk. Daha ilkokulda senden bir yarış atı yaratıp üzerine binip vurucaz kırbacı. Sen durmadan çalışmak, çalışmak ve başarmak zorundasın. Unutma, bir nebze de olsa bizim projemizsin ve yakalayamadığımız okul başarısının eksikliğini senin sayende gidermeyi hayal ediyoruz. Yok, eğer zaten başarmışsak, durumun daha da vahim. En az bizim kadar; ama tabi ki yetmez, ikinci, üçüncü, beşinci üniversiteyi bitirip yabancı dil koleksiyonu da yapmalısın. Ha, tabi bu süreç senin gençliğine mal olacak."


"Çok iyi yerlere gelip kariyer sahibi olacaksın.."

"Bir yerlere gelmek için sürekli birilerinin en kaba yerlerini yalamak zorunda kalacak, diz çökecek, çöktüreceksin. Ama ondan önce, üniversiteden mezun olur olmaz boşluğa düşecek, işsiz gezecek, hayatın, çalışmanın anlamını sorgulayacaksın. Aylar, belki yıllar boyu gerçekte ne yapmak istediğini soracaksın kendine. Eğer bir gün olur da 'stajyer' etiketinden kurtulursan, asgari ücretle kariyer basamaklarında düşüp kalkıp yine düşeceksin."

"Çok sevecek ve sevileceksin.."

"Kimi sevsen gidecek, kimi sevsen üzüleceksin. Aldatma ve aldanmalarla dolu olacak hayatın. Sevmeye değer birini bulana dek helak olacaksın. Bir süre platonikliği huy edinecek, eldeki hüzünlerinle sevişmeyi bileceksin. Kırık dökükler hanen kabaracak, dolup taşacak. Ya kanayan yaralarınla dizlerinin üzerinde sürünecek, ya tekrar sevip tekrar vazgeçmekten usanacaksın. Anne babanın evliliğinden daha iyisini arzulayacaksın ve sonunda olanı da olmayanı da oldurup sen de evlilik çekilişi kervanına katılacaksın. Üzülme, önü alınamayan her şey moda oluyor. Boşanmak da.."

"Sen de evlat sahibi olacak, ebeveyn olmanın sonsuz mutluluğunu bir gün tadacaksın.."

"Çocuğun mu var derdin var aslında. En güzel yılların zehrolacak. Hayatının bir bölümü ve evliliğinin en tutkulu yılları puf diye kayıp göçecek ellerinin arasından. Ölene dek kendinden çok onun sorumluluğunu taşıyacaksın. Okusun, iş güç sahibi olsun, evlenip yuva kursun diye tükenene, elden ayaktan düşene dek çalışacaksın. Gecelerin onun derdine üzülmekle, günlerin üzerine titremekle geçecek. Hele bir de hayırsız çıkarsa, işte o zaman hepten bitersin."

Şimdi bir daha etraflıca ve samimi bir şekilde düşünelim. Kim sevmez yalanları.!
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yanlış Bir Türkiye Doğru Yaşanmaz

İçinden geçtiğimiz günler aşikâr. Günlerdir, “ne yazacağım” ile, “yok yok, kafamı toparlayamıyorum” cümleleri peş peşe sıralanıyor. Derken, birden bir şimşek parlıyor ve ak sakallı ilham ninesi aklımı çeliyor. Bilinmeyenli bir denklemi çözmeyeceğime göre, diyorum, bildiğimiz şeyleri sıralayayım. Gezi’den bu yana her gün kara kara düşündüğümüz ve düşün düşün bir türlü işin içinden çıkamadığımız şeylerin bir kez daha üzerinden geçmek istiyorum. Tünelin sonundaki karanlığın resmini çizmek gibi sado&mazo bir niyet güdüyorum. Geçen yıla kadar baĞzı şeyler hâlâ hayalken (kâbusken demek daha doğru aslında), hayal gibi gözüken her şeyi mümkün kılan iktidarın kudreti hepimizin yüzüne günbegün tokat gibi çarpıyor ne yazık ki. Bizler, “gülmek devrimci bir eylemdir” derken aslında olan şey bir darbeydi bu ülkede. Kurumlarıyla, organlarıyla, hukukuyla, rejimiyle, insanıyla topyekûn “yeni” bir Türkiye var karşımızda. Elbette yıllardır önümüze konan ve hepimizi zehirleyen yemek aynı, asl...

Bir büyük yalan: “Yazmasam deli olacaktım” ya da marazi bir eylem olarak yazma edimi

Edebiyat tarihinin “yazmasaydım çıldıracaktım” diyen yazarlarla dolu olduğu hemen herkes tarafından bilinir. Hatta iyi bir yazar olmanın yolunun adeta bu kanonlaşmış histerik itiraftan geçtiğine inananlar da çoğunluktadır zannediyorum. Bu duyguyu en yalın ve samimi şekilde dile getirenlerden birisi de Sait Faik Abasıyanık’tır. Harita’da Bir Nokta öyküsünde yazma edimine duyduğu zarureti şu satırlarla dile getirir usta yazar:  “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada, namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem, kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmazsam deli olacaktım.” Şöyle bir sahne canlandırabiliyor musunuz kafanızda: Tonla para döküp terapiye gidiyorsunuz ve bir süredir içinde bulunduğunuz ruh...

Alışmak Sevmekten Daha Zor Geliyor

Bir ilişkiyi sonlandırmak, yeni bir ilişkiye başlamak kadar zor gelir insana; çünkü her bir yeni ilişki, yeni heyecanlar, yeni tatlar, yeni hazlar anlamına olduğu kadar yeni kırgınlıklar, yeni yılgınlıklar, yeni vedalar anlamına da gelir. Her yeni başlangıç yeni bir potansiyel ayrılıktır aynı zamanda. Bazen eskilerin hayaleti öyle dadanır ki zihnimize, başından çok sonuna odaklanırız ilişkilerin de: “Ya bu da öyle biterse?” Bu evham bazen kalbimizi öyle körleştirir, öyle köreltir ki içimizi, yeni insanlardan, yeniden sevmelerden, yeniden alışmalardan ölesiye korkarız. Nerede bize yakılan bir yeşil ışık görsek, ardımıza bile bakmadan tünelin karanlık ucuna doğru hızla depar atarız. Kimi zaman tamamen farkında kimi zamansa tamamen istem dışı olarak iteriz ayağımıza kadar gelen mutluluk fırsatını. Yeni bir yenilginin korkusu öylesine felç eder ki bizi, adım atamaz hale geliriz. Beckett’in şu ünlü, “ Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil .” s...