Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yükseköğretimde Eşitsizlik ve Neoliberal Politikalar – Cansu Karagül

Türkiye’de “yükseköğretim”, Yükseköğretim Kanunu’na göre, “Milli eğitim sistemi içinde, ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim – öğretimin tümü”1 olarak tanımlanmıştır. Yine aynı kanunda yükseköğretimin amacı; “Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.”2 Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, yükseköğretim kurumları, özelde ise üniversiteler, bir toplumda bilim ve bilgi üreterek bireylerin gelişimini sağlayan ve daha geniş ölçekte, toplumların kalkınmasında büyük önem taşıyan yerlerdir; ancak toplumun her kurumu toplumsal gelişmelere bağlı olarak değişmeye mahkum bırakılır. Türkiye’de eğitim sistemi ilk büyük dönüşümü Cumhuriyet yıllarında, ikinci büyük

Küçük Köylüye Ne Oldu? – Cansu Karagül

Mülksüzleşme süreci Türkiye’de özellikle 50lerden itibaren hızlanmıştır. 50lere kadar olan dönemde, aşarın kaldırılması, tarıma yeni toprakların açılması, tarımsal üretimde yeni tekniklerin kullanılması sonucu üretkenliğin artması ve siyasal iktidarın köylünün “oy”una ihtiyaç duyması ölçüsünde tarımsal ürünlerde devlet tekel fiyatı uygulayarak köylülüğün lehine bazı adımlar atması gibi faktörler köylülüğün varlığını koruyabilmesini sağlamış ve mülksüzleşmesininin engellenmesine yardımcı olmuştur. 1950’lerden itibaren ise, köylülük açısından farklı bir süreç yaşanmıştır. Köy topluluğunun ortaklaşa mülkü olan mera ve otlakların tarıma açıla rak ortak mülk olmaktan çıkması ve bu toprakların büyük toprak sahipleri ve köy ağalarının elinde toplanması, geniş ölçekli tarıma geçilmesi, Marshall Yardımı ile tarıma giren traktörlerle birlikte makinalı tarıma geçiş, sulama, gübreleme, direnaj, ilaçlama, nitelikli tohum kullanımı gibi yeni tekniklerin de kullanılıyor olması sonucu tarımda üret

Yoksa Siz Hala Dönüştüremediklerimizden Misiniz? – Cansu Karagül

Kentleşme, kentsel dönüşüm, kentsel yeniden yapılanma, kentsel yenileme, canlandırma, değiştirme, koruma, soylulaştırma, gentrifikasyon.. Kent literatürüne bakmaya kalktığımızda hepsinin tezahürü benzer gibi görünmekle birlikte tüm bunlar, aslında birbirlerinden farklılaşan kavramlardır. Bu seferlik ben sadece bu kentten ve kentlilerden neler istediğimden bahsedeceğim. İstiyorum ki kentin “modern” görüntüsünü bozan tüm tarihi binalar ve yapılar yanıp kül olsun, sonra ihalelerde kapış kapış açık artırmaya çıksın ve artık bu binalar zamanı gelmiş de geçmiş “restorasyon”a kavuşsun (tabi ki de tarihsel ya da doğal değerleri kimse umursamıyor). Yıkılmaya yüz tutmuş evler derhal yıkılsın, bu evlerde yaşayan insanlara yeni ve “sağlam” bir apartman vaat edilsin, hatta TOKİ’den birer apartman dairesi tahsis edilsin, haline vaktine bakmadan mortgage’a girişsin ve boyunun ölçüsünü alsın; ödeyemedikleri krediler yetmezmiş gibi evsiz kalsın. Kentsel dokunun bütünlüğünü bozan tüm semtler yerle bir