“Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir…”
Herkes yazdı; ama bu kitap hakkında ne kadar ne kadar çok yazılsa o kadar Az.
Aslında ne kadar az ve ne kadar çok sebebi varmış hayatta kalmamızın ya da ölmemizin. Ve aslında hiç rasyonel bahanelere gerek yokmuş ölmek ya da öldürülmek için. “Vur” ya da “dur”.. 3 harflik kelimelerden ibaret işte ömürlerimizin vadesi. Ve aslında hangimizin geçmiyor üzerinden düzinelerce 52’lik nice canisi.
Hangimiz doğmuyor seçemediği ana- babaların “piç”leri olarak ve dönmek istemiyor içinden pörtledikleri rahimlere. Kaçımızın hayatı geçmiyor görünmez apartman daireleri ya da cezaevlerinde değil 5 ya da 24 sene.. Yanlış bir hayatı yanlış ya da doğru yaşamak değil mi mesele.. Yaşayarak intikam almak hepsinden ya da ölerek intikam almak kendinden.. Çünkü bazen varlığımızdır diğerlerinin ömrüne son veren ya da anlık zaaflarımızdır başımızı ezdiren. Ve aslında ne de ucuzdur insan ömrü 3-4 ineğe ya da 3-5 kuruşa tekabül eden.
Kim bilir kaç yüz bin çocuk ya da genç kız var daha ucuza giden. Kaç insan var hedefini şaşıran kurşunlarla ruhunu teslim eden ya da hayatının geri kalanını topallayarak geçiren.. Ve her zaman da doğmaz insan bir anneyle. Bazıları doğar dünyanın bir ucundaki “Anne”lerle.. Ve basmaz 1 yaşına insan 1 yıllıkken, 17’sinde 2’sine basan Derdâ gibi. Ve ölüm son vermez bazılarının nefes almasına bazen, hak eden yaşatılmayı Oğuz Atay gibi.
Satılır sayısız 11’likler birer mal gibi. Kırbaçlanır bedenler canı çıkarılana kadar, tozu çıkarılmaya çalışılan kilimler gibi. Bazen sadakatsizlik ya da 52 kişinin altına yatmak değildir orospuluk. Üzerinize abananların yaptıklarının adıdır onun esas anlamı.
Bazen kendidir insanın kendi mezarına tüküren ve ölmüş bedenini ceset gibi tabuta gömen ve diriltmesi için de yıllarca birini bekleyen. Hepimiz atarız beynimizi tümör gibi kemiren yalnızlığın o ortak çığlığını “ben buradayım, sen neredesin?” nidalarıyla yükselen. Ve her intikam alınır sırasını bekleyen Tayyar ya da Bezir gibilerden.
“Ve herkes görünene aldanmaya hazırdı. Çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı…”
Bilinir, yanlış ya da doğru gözüken, yalnız başına yanlış ya da doğru değildir esasen. Bir suç varsa ortada, bu tek bir kişinin vebali değildir; çünkü hayat boyu size onlarcasının kirli geçmişi eklenir; çünkü hayat her zaman dışınıza boşalmaz ya da yetmez çoğu kez prezervatifler engellemeye korumak için “iç”inizi, kayıp gitmesin diye katil spermler.
Ve varırız şu sonuca: bazen kırk yıl, bazen bir ömür gerekir adı adınızla aynı olmasa da, o’nu bulana kadar geçirdiğiniz, bir o kadar daha yaşamanıza değen. Kim olduğunu bilmezken kendinizden daha çok bildiğiniz “diğer”iniz, kalan vaktiniz için çok ya da az anlam ifade eden..
“Seksen yaşındaydı.
İkisi de.
Birlikte olabilmek için kırk yıl,
Birlikte ölebilmek için de
Bir kırk yıl daha
Yaşamışlardı.”
İkisi de.
Birlikte olabilmek için kırk yıl,
Birlikte ölebilmek için de
Bir kırk yıl daha
Yaşamışlardı.”
Yorumlar
Yorum Gönder