Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Başka bir cinsellik mümkün!

Londra’da faaliyet gösteren, kurucuları arasında akademisyen, yazar ve sanatçıların bulunduğu ve ‘gündelik yaşam için parlak fikirler’ mottosuyla yola çıkan Hayat Okulu’nun (The School of Life) fikir öncüsü ve Sel Yayıncılık tarafından Türkiye’de okuyucuyla buluşan, Hayat Okulu serisinin editörü olan yazar Alain de Botton’un ‘Cinselliğe Nasıl Farklı Yaklaşırız’ı serinin en ilginç kitabı olma özelliği taşıyor. CANSU KARAGÜL Okulda yürütülen dersler ve atölye çalışmalarının kitaplaştırılmasıyla meydana gelen serinin diğer kitapları ise  ‘ Akıl Sağlımızı Nasıl Koruruz’, ‘Para Hakkındaki Endişelerimizi Nasıl Gideririz’, ‘Kendimize Uygun İşi Nasıl Buluruz’, ‘Dijital Çağa Nasıl Uyum Sağlarız’ ve ‘Dünyamızı Nasıl Değiştiririz’. Altı kitabın hepsi de iş hayatından mutluluğa, felsefeden sosyalleşmeye, cinsellikten psikolojiye çeşitli konular hakkında “nasıl?” paydasında buluşarak hayatla ilgili büyük meselelere işaret ediyor gözükse de, ele alış biçimleriyle kocaman teoriler ya da tezler

‘Beyaz önlüklü büyük adamların masalı’ ters yüz olurken

Bugüne dek modernleşmeye dair anlatılar, lineer bir ilerleme çizgisi üzerinde işaretlenen ‘ilkel’ durakların karşısına dikilerek oluşmuştur. Geçmişi yaftalayarak bugünü yüceltmek, geleneksel olanı ‘modern’ mevz-u bahis olduğunda karalamak, içinde bulunulan yüzyıldan bahsederken geride kalanları mutlak karanlık olarak damgalamak Rönesans’tan bu yana adeta kural haline gelmiştir. 1960’lardan bu yana postyapısalcılık ile filizlenen dalga ise, ‘metanarrative’ denilen üst-anlatıların sonunu hazırladığından beri, bildiğimiz tarihe pabucunu ters giydirir oldu. Bu süreçte darbenin en büyüğü belki de bilim tarihine ilişkin devrim güzellemelerine indirildi. İşte ‘Erken Modern Avrupa'da Tıp ve Toplum’, böyle bir saikten hareketle 21. yüzyıl yeni tıp tarihinin portresini amacına uygun olarak mutlakıyetçilikten uzak bir tarzda okuyucuya sunuyor.   Yargılamadan, sıfatlandrımadan Miami Üniversitesi Tarih Bölümü’nde profesör olan Mary Lindemann, ‘Erken Modern Avrupa'da Tıp ve Toplum’da

Gitmeyen bir kedi var mı?

2013’ün ilk ayında Ferit Edgü’nün kaleminden taşan iki kitap yayımlandı. Biri Sel Yayıncılık’tan çıkan ‘Selma Gürbüz İçin Üç Yazı’, diğeri ise Notos Kitap’ın Edgü ve öykü severlerle buluşturduğu ‘Giden Bir Kedinin Ardından’. ‘50 Kuşağı’ yazarlarından olan Ferit Edgü bugüne dek öykü, şiir, roman ve deneme türlerinde, farklı dillere de çevrilmiş olan, pek çok yapıta imza attı. İsminin zaman zaman birlikte anıldığı Demir Özlü gibi, Edgü de yazdıklarında bireyin dünyayla olan müsabakasında yaşadığı karamsarlık, umutsuzluk, tıkanma, yabancılaşma, yalnızlık gibi duyguları yine bireyselliğin varoluşçu sesiyle kaleme aldı. Defter hissi veren kitap Beş bölüm ve otuz kısa öykücükten oluşan ‘Giden Bir Kedinin Ardından’ ,  Ferit Edgü okuru için her zamanki misafirperverlik ve içtenliği sunuyor. Kitaptaki öyküler laf kalabalığından uzak, betimlemelerden arınmış, yalın ve abartısız bir dile sahip. Anlar ve durumlara odaklanan Edgü’nün minimal öyküleri, vaktimizi koşarak geçirdiğimiz bu yoruc

Her Parti İlle De Mutlu Sonlanmaz

2010 yılının Şubat ayında bir araya gelen Ekip’in üçüncü oyunu olan Parti, ilk kez 26 Mayıs 2012’de İKSV’nin düzenlediği 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nde SahneHâl’de seyircisiyle buluşmuştu. Bu sezon da her salı akşamı ekip olmanın ve Ekip kalmanın ruhunu misafir oldukları SahneHâl’de korumaya devam ediyor. Resmî tarih yazımı gösterir ki, geçmişleri şanlı zaferlerden oluşan hikâyeler oluşturmak -bilinçli veya bazen bilinçdışı-  toplumları bütünleştirme ve o kültürün üyelerinde “biz” duygusu oluşturma noktasında kaçınılmazdır ve o toplumun toplumsal belleğini meydana getirir. Zira bunun tersi, toplumdaki bireyler için patolojik bir duruma yol açar. Bu nedenle toplumlar, tarihlerini hep olumlar ve geçmişleriyle hesaplaşmaktan veya “örtülüleri” dile getirmekten olağandışı bir biçimde kaçınırlar. İşte Parti, tam da benzer şekilde, insan belleğinin yüzleşmekten kaçındığı, bastırmaya çalıştığı duyguları karşısında bilişsel dengesini koruyabilme ve “çoğunluk” olma halini korumak adın

Hepimizin Oyunu: İki Kişilik Bir Oyun

Aynı isimli ilk versiyonu Yekta Kopan tarafından yazılan ve versiyonu 2006 yılında Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali ve Tiyatro Olimpiyatları kapsamında oynanan oyun, altı yıl sonra bu defa Salon - Dot işbirliğiyle ve Bülent Erkmen yorumuyla seyirci karşısına çıktı. Aslı Mertan ve Bülent Erkmen’in birlikte kaleme aldığı  İki Kişilik Bir Oyun,  kırk dakika bile sürmeyen bir performans boyunca her biri tek kelimeden oluşan diyaloglar üzerinden bir ilişkinin bütün evrelerinin kısa bir izdüşümünü sunuyor. Dört oyuncunun (Ece Dizdar, Pınar Töre, Serkan Salihoğlu ve Tan Temel) farklı ikili kombinasyonlardan oluşan eşleşmelerle dönüşümlü olarak sahnelenen oyun, heteroseksüel kalıplara sıkıştırılan ikili ilişkilerin ötesine geçerek ilişki denen deneyimi cinsel kimliklerin üstünde bir teknikle anlatıyor. Metal bir ağın içerisinde demirler arasında hareket eden oyuncular, zaman ve mekânın da ötesine geçerek evrensel bir dille “sıkışmışlık”, “tutunmaya çalışmak”, “tutunamamak”, “k

Hadi Şu “Pencere”den Bakalım

2012’nin ikinci yarısında kurulan taptaze gruplardan Ray Performans Kolektifi, ilk oyunları “Pencere” sayesinde sımsıcak, masalsı bir dille seyircilere buz gibi bir gerçeği aralama fırsatı veriyor.  Temmuz 2012’de kurulan Ray Performans, tiyatronun kolektif bir iş olduğu ve güzel işlerin risk alarak ortaya çıkarılabileceğinin en güzel örneklerinden bir tanesi. “Pencere”, topluluğun ilk oyunu olmasının yanında bir özelliğe daha sahip: Kendi metinleri olan yerli bir oyunla seyirciye “merhaba” demesi. Kimi acılar vardır ki, ne empati kurması mümkündür, ne anlatması, ne dinlemeye tahammül edebilmesi, ne de acıya ortak olunabilmesi. İşte Pencere de, tam böyle bir konuyu sahneye taşıyor. Ayşe Bayramoğlu’nun yazdığı Doğu Yaşar Akal’ın yönettiği oyunda, Lara Aysal  Esme karakterini canlandırırken,  Hüseyin  rolünde ise Sedat Can Güvenç’i görüyoruz. Ayşe Bayramoğlu, çocuk cinsel istismarını odağına aldığı oyunda, kadınlık ve erkeklik kavramlarını, toplumsal cinsiyet rol dağılımlarını