Ben hayatı “sek”
yaşamayı seçiyorum. Senin, öbürünün ve diğer bir çoklarının aksine. Ben içimi
yakmaktan korkmuyorum. Yumuşatmak için sert darbeleri uğraşmıyorum.
Mutsuzluklara sahte sevinçler katmıyorum. Bulanıklaştırmıyorum. Ne olduğunu ya da
ne olamadığını görüyorum. Ben sizin aksinize çırpınmıyorum dayanılır kılmak
için hayatı. Sert gelenleri de kabullenmeye çalışıyorum. Katı bir kütle gibi
gelişini bekliyorum ve en saf, en katışıksız halini seviyorum belki de sırf
masumluğundan. Süslemiyorum, parlatmaya çalışmıyorum yaldızsız duygularımı.
Kendimi kandırmıyorum. Duyuyorum içimde atan nabzı. Neyi soluduğumu ve neyi
sindirdiğimi biliyorum. Kanıma karışan nefret kadar aşkı da ölçebiliyorum.
Karanlıktan göz kırpan ışığı fark ettiğimde karşısında dikilebiliyorum. Ben
söndürmüyorum ışıklarını odamın. Yokmuşum gibi yapmıyorum. Saklanmıyorum; ama
şu an, şimdi olduğu için. Görünmekten, fark edilmekten hoşlandığımı da
söylemiyorum. Evet, ben de gizleniyorum ama bazen, korkuyorum yorganları
fırlatmaktan üzerimden, aydınlanmaktan.. Ama ışığı gördüğümde buradayım hala.
Bir umut belki parıltısıyla beni de kamaştırır diye; korkmadan göz göze geliriz
diye.. Bir yanıp bir sönerse korkarım ama belki. O kadar mı kör etmeye korkmaz
beni.. Ya billurlaştırmaya, o kadar mı değer bulmaz.. Birlikte gün ışığına
varsak çok mu net olurdu her şey. O zaman griler bulaşır mıydı çarpıcılığını
gölgelemek için.. Ama o kadar uzak ki.. Ne sen bilirsin benim seni beklediğimi
ve ne ben senin beni izlediğini..
Cansu
Karagül
Yorumlar
Yorum Gönder